Hz Peygamberin Kuran Anlay

Hz. Peygamberin Kuran Anlayışı

Hz. Muhammed (s.)’in tilaveti, öğretim faaliyetleri, yaşamaya verdiği önem, hıfzı teşvik etmesi ve işi ehline vermede Kur’an-ı Kerim bilenleri öncelemesi ve Hz. Peygamber’in tefsir metodu kitabın ele aldığı konulardandır. Bu konuların büyük bir kısmı sünnetin tebyin, temsil ve teşri alanlarıyla ilgilidir. Konuyu mecrasından uzaklaştırmamak için işin bu tarafına girmedik ama şu tespiti de yapmadan geçemedik: Kur’an-ı Kerim’i dosdoğru anlamanın iki anahtarı vardır. Bunlar; Hz. Muhammed dönemi Arapçasını tüm yönleriyle -söz sanatları dâhil- bilmek, diğeri de Resulullahın sünnetine ve Kur’an’ın içerisinde nazil olduğu tarihe tamamıyla vakıf olmaktır. Bu iki önemli anahtar Kur’an-ı Kerim’i ehliyetsiz ve kötü niyetli insanların elinde oyuncak olmaktan koruyacaktır. Keyfî ve ön kabullü yaklaşımlardan muhafaza edecektir. Bu nedenle İslam dinini ana kaynaklarından en kuşatıcı şekliyle öğrenmek gerekir. Bu öğretimde dil bilmek de vardır; tefsir, hadis, fıkıh, kelam, İslam tarihi, ahlak/tasavvuf öğrenmek de vardır. Yaprağı bile öğrenmeden orman ve içeriği hakkında konuşmak sıhhatli bir yaklaşım değildir.

Hz. Peygamber’in cihad ve savaş anlayışı

İslam’da asıl olan savaş değil, barıştır. İslam dini savaşı ortaya çıkaran bir din değil, aksine ilk çıktığı andan günümüze kadar savaşa zorlanan, boğulmaya çalışılan bir din olmuştur. Daha ilk dönemde İslam’ın doğduğu yer Mekke’de birçok din ve inanış olmasına rağmen, saldırı ve yok etme hareketi sadece Müslümanlara olmuş ve bu birçok dönem sistematik olarak günümüze kadar süregelmiştir. Bu zaman zaman toplu katliamlara kadar vardırılmış ve arkasında acı dolu hikâyeler bırakmıştır. Bosna Srebrenitsa katliamı hala zihinlerde tazeliğini korumaktadır. Mekke’de 13 yıl boyunca türlü taktikler deneyerek İslam’ın önü kesilmeye çalışılmış, Müslümanlar göçe zorlanmış ve mallarına el konulmuştur. Mekke müstekbirlerinin Müslümanlara yönelik uyguladığı ambargo yılları tarihin en acı manzaralarından biridir. Medine’ye hicrete zorlanmalarından sonra bile Müslümanlar rahat bırakılmamış, Medine’de yaşayan bazı kabileleri Müslümanların aleyhine kışkırtmışlardır. Şartların olgunlaşmasıyla zulme uğrayan Müslümanlara savaş izni verilmiş, ancak bu izin hiçbir zaman bir intikam ve öç alma duygusuna dönüşmemiştir. Mekke’nin fethinde bile tüm güç Müslümanların elinde olmasına ve o güne kadar kendilerine açıkça zulmeden hatta öldürme dâhil her kötülüğü yapan kişiler yakalanmalarına rağmen af ve sulh yolu seçilmiştir. İslam tarihi bu konu ile ilgili sayısız insani örneklerle doludur. Çalışmamız girişten sonra üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde İslam’a göre cihad ve savaş kavramlarının kelime ve terim manaları, aralarındaki ilişki, kavramların İslam öncesi ve sonrası geçirdikleri anlam değişimi, savaş ve cihadın çeşitleri gibi konularla kavramsal çerçeve oluşturulacaktır.

Ana Konulariyla Kur'an